Siz gelirken onlar dönecekler

Siz Gelirken Onlar Dönecekler

Siz Gelirken Onlar Dönecekler

Siz Gelirken Onlar Dönecekler

Artık  “bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleler kurmak için çok yaş almaya gerek yok.

Selda Hasret Arslan

Siz Gelirken Onlar Dönecekler

Dünya ne on yıl önceki dünya ne beş yıl önceki dünya. Her şeyin sorumlusu değişen ve gelişen teknoloji, evet inanın konumuz medya olsa bile karşı komşu fatma teyzeyi bile tenoloji değiştirdi.

Kısa anlatmaya çalışacağım ama sözüm medya camiasına bir yerleren sızmaya çalışan gençlere, bir de neler yaşamışız göremeyen dönemim işdaşlarıma. Hoş, neye göre kime göre genç?

Bence yaşımız yirmilerdeyken ve bir mesleğe ilk kez adım atmaya çalışırken en çok  genç olur insan. Bizim camiamızı 1985 ve sonrası ile 1997 ve sonrası diye ikiye ayırıyorum izninizle.

1997 ve sonrası medya camiasına pek çok alaylı profesyonel yetişmiştir ki onlar yani bizler yeni dönem medyadan çok şikayet eder ve geçmişi özleriz. 

Televole

Televole

1997’ de radyoculuğun en parlak zamanları, şarkılar anons ediyorum, ama hem mikser hem kasetlerin sarılması bende.

O derece ilkel şartlar yani. Elektirikli ısıtıcı ile dolmuşlara, atölyelere, kuaförlere ve ders çalışan abilere ablalara yayın yapıyorum. 

CD ne demekmiş, aslanlar gibi kaset var, bazen parmakla, bazen kalemle şarkının

parliament-sinema kuşaği-star tv

tam başlama nefesini ayarlıyorum. Dizi dizi raflarda kasetler yüzlerce ve her kasedin yerini aramadan biliyorsun.

Düşünün sadece çene değil, bedensel  ve zihinsel her anlamda çalışıyorsun… 

sony betacam oyuncu

sony betacam oyuncu

Gel zaman git zaman CD çıktı, senesini hesabedemeyeceğim,  tabi onları da sarmayı gerektirmeyen cd çalarlar.

Basıyorsun düğmeye seçtiğin şarkı çalıyor. Ama hala uzun uzun tahta raflar var stüdyoda. Frekanslar değişiyor,  teknoloji değişiyor ve sen büyüyor bir güzel okulunu okuyorsun radyoculuğun.

Televizyon reji ana kumanda

90 lı senelerde televizyon reji ana kumanda

Sonra radyo otomasyon programları. Birden stüdyoda sadece mikser ve bilgisayar, duvarlar boş, çünkü her sey bir kutunun içinde. MP3 ile tanışıyor Türkiye.

Bu arada arabesk şarkılar üstüne okunan radyo reklamları, ekoyu, montajı, özel müzkleri  öğreniyor, seslendirmeler de teknolojiden nasibini alıyor.

Sonra bir gün bir gençten oğlan ya da kız, belki aynı yaştayız belki ben daha küçüğüm getiriliyor yanıma müdür tarafından, “ radyocu olmak istiyor diyor, babası emanet etti, öğretiver” yada öteki için de “ radyo-tv okuyor üniversitede, çalışmak istiyor”  diyor. 

Bakıyorum, pek güzel, gel bir metin oku diyorum, daha nefes tasarrufu yok.  Bak bu cihaz ruj sürmeye bu da fön çekmeye yarıyor diyeceğim diyemiyorum.

Uzaktan pek havalı görünen meslek ertesi gün yorucu olmaya başlıyor. Bu noktada şunu diyorum, bir kere eğitim şart ama ne demiş büyüklerimiz “önce içinde olacak!” 

2002’ de radyoculuk “aman canım benim ablamda radyo programcısı” denerek küçümsenmeye başlamış, büyüsü çözülmüştü ki Televizyon denen o zamanların gizemli kutusuna başladım.

Radyoda işler değişirken sabah şekerlerinde okunan fakslar da yerini maillere bırakmıştı. Koca koca betecam kasetler, manuel kurgu setleri, izleme setleri, bilmem kaç kg threepotlar, yirmi kg’ lık betecam SP kameralarla yine fiziksel güç gerektiren mesleğe devam ettik. Şimdikiler bunların hiç birini bilmez, görmemiştir bile.

panasonic-video-kamera-vhs-panasonic-nv

Panasonic m300 vhs kamera

Hani betecam kurgu setinin joistiğini versen stres topu mu der. Derken dvcam kasetlere geçildi, kameralar küçüldükçe küçüldü, kamera sarjı taşıdığımız sırt çantaları yerini kol çantalarına bıraktı.

Stüdyolarda mail değil sms okumaya başladık, tweeter adresleri ve whatsup numaraları vermeye başladık hatta.

Ahkam keser gibi oldu tabi, 1997 öncesi hocalarımız karanlık odalarda fotoğraf yıkıyordu. Tamam biliyorum ama şimdi gençler için o kadar uzağa gitmeyelim değil mi?  

Show tv Galatasaray sponsor

2005 miydi neydi, öğrendim ki meslek liselerinde radyo ve televizyon bölümü başlamış.

İşte diyorum bizim zamanımızda olsaydı keşke. Ha okulunu okumak iyidir hoştur da dediğim gibi önce içinde olacak.

Ama hem yetenekliysen hem de tahsilli tadından yenmezsin. Başlıyor stajerler gelmeye akın akın kanallara, sadece üniversitelerin ilgili bölümlerinden değil liselerden de.

Fotoğrafçılık mı okuyan ararsın, yönetmen olmak mi isteyen. Her çeşit genç, kimi öğrenmek istiyor kimi kolaydan kamera önüne geçmek.

Ne şanslı bir nesil diyorsun.  Bir merhaba dan anlıyorsun bu işe uygun mu değil mi. 

Popstar Türkiye

Popstar Türkiye

Her yeni nesil gelirken medyaya, eski nesiller dönecekler, bilecekler hangi iş tutar, hangi iş tutmaz, hangi hamurda var medya kokusu hangisinde yok.  

İster seslendirme, ister sunuculuk, ister gazetecilik, ister oyunculuk… Bir kez daha gelsem dünyaya tüm cocukluğumu yine radyo stüdyolarında geçirmek, tüm gençliğimi sınavlara çalışmak yerine montaj yapıp program sunarak harcamak isterdim.

Çünkü mesleğimiz bizi biz yapar. Bu işler için de en sevdiğim; önce içinde olacak! Yani doğuştan gelecek önce, sonra okursun merak etme… 

En büyük keşkemse şu, TRT sınavları gibi tüm özel kanallar sınav açsa, mülakatla personel alsa da amcasını dayısını, bilimum çevresini kullanan zaat-ı muhteremlerden herkese yer kalsa.  

Sanırım bu cümle de 2015 ve sonrasını anlatmaya yetti… 

Yeni paylaşımlarda görüşmek üzere…
Selda Hasret Arslan
Tv 360 Programcısı

 


 

Blog, Selda Hasret Arslan

1 thoughts on “Siz Gelirken Onlar Dönecekler

  1. murat üzerinde Cevap vermek

    90 lardaki televizyonculuk yani televole, kanal 6 interstar zamanlardaki medya ile bu günkü medya arasında gerçekten bir çok önemli farklılıklar bulunmakta. Aslında dünyada aynı dünya değil

Bir yanıt yazın